20 Aralık 2012 Perşembe

Yeni Yıldan Ne İsterim

Yaşasın YENİ YIL geliyor ! Yeni yılın yaklaşmış olmasını bugün karın yağmasından anladım .. Yeni yıl yaklaşıyordu. Her yeni yılda herkes yepyeni planlar yapar,yeni hedefler oluşturur ve o yıl yapılacaklar listesini hazırlar. Peki ben yeni yıldan ne beklerim ? Aşk isterim İlk isteğim aşk. geçen yıl inişli çıkışlı,senelerimi alan ilişkim bittiğinden daha sakin ,oturaklı bir aşk isterim. Yumuşak battaniye altında sıcak şarap içmek.Bu soğuk havalarda onun olmasını isterim. Varlığından emin olduğum birisi olsun isterim. Karizmasının yanında genel kültürü konuşsun beni kendisine aşık etsin isterim. Kışı beraber geçirelim yazın beraber tatile gidelim isterim.. İş İsterim Hürriyetteki işimde yıldızım parlasın, sunuculuk yaptığım program tutsun artık kanallarda kamera önüne geçmek isterim. Paraya para demiyim artık babamdan para almıyım isterim. Kendi ayaklarımın üstünde dahada sağlam basıyım artık profesyonelleşmek isterim. Kameraların aranan yüzü olmak isterim. Eğitim İsterim Diksiyon kursuna gidip,hızlı olan aksanımı yavaşlatmak isterim. Okulumda iyi bir ortalama yapıp erasmusla yurtdışı isterim. Ortalamam okulu aşsın,babam sevinsin isterim.Hiçbir dersi alttan almıyım,okulumu uzatmıyım isterim.Aida sadece anılarımda kalsın isterim :) Bol Kıyafet İsterim YeniYıldan en çok kıyafet isterim. nekadar alırsam alıyım annem hiç kızmasın babam kredi kartımı söylenmeden ödesin isterim.Beğendiğim bir kazağın her rengi olsun, LV'nin bütün çantaları bende olsun isterim. Bütün Sevdiklerimi İsterim Sevdiğim herkes yanıbaşımda olsun,sevmediklerim cehenneme gitsin isterim.Arkadaşlarımdan hiç kopmamak isterim. Annem , babam , kardeşlerim hep mutlu olsun hep yanımda olsun isterim. Sağlık İsterim Çevremde olan sevdiğim herkes çok sağlık olsun isterim. Olmayanlarda iyileşsin isterim.Yıl başından sonra hiç hastalanmıyım isterim. Tüm kış sağlıklı olmalıyım. Defne tırnaklarını yemeyi bıraksın isterim ! En çok bunu isterim. Yıl başında herkes beni sevsin bende herkesi seviyim isterim . Beni sevmeyenler ölsün isterim. Eski sevgililerim tek tek dönerken hepsi birden dönsün hepsini rezil ediyim isterim :) veee Biscolata erkeği isterim. sevgilim olmasa bile aynı evde yaşayalım isterim. Aklıma gelmeyen başka güzel şeyler olur yada tahmin edemeyeceğim kadar büyük şeyler varsa Allah hepsini gerçekleştirsin isterim. Ben daha ne isterim ki ? :)

19 Aralık 2012 Çarşamba

DEFNE

Hayatım sıradanlık içinde geçerken, her zamanki gibi oturma odasında oturmuş, çok sevdiğim diziyi izlerken annemin sözleri hala aklımdan çıkmaz 'ben HAMİLEYİM!'.. Okadar alışmıştım kendi hayatımın içinde boğulmya aile hakkında en son ne konuşmuştuk hatırlamıyordum bile.. Bir bu sözünü çok net hatırlıyorum annemin bir de 'yarın doğuma gidiyoruz akşam 12 den sonra hiçbirşey yemiyeceğim' bu iki söz sanki uykumdan uyandırmıştı beni,sanki annem yalan söylemiş,sadece kilo alıyormuş ne çocuğu bu yaştan sonra,kesin yalan söylüyor diye düşünüyordum ta ki annem ameliyathaneye girene kadar. Annem girdikten yaklaşık 40 dakika sonra direkt kucağıma küçücük bir bebek attılar, sanki bebek demek yanlıştı yani çantamdan da küçücük birşeydi ama hayatımızı değiştireceği okadar belliydi ki.. Hastaneden çıktıktan sonra herşey çok hızlı gelişti,her gece ağlama sesiyle evdeki hatta apartmandaki herkesin kalkması,gündüzleri bebek arabasıyla dolaştırmalar.O doğduktan sonra biz televizyon bile izlememeye başladık. Uyurken Defne'yi izliyorduk,uyanıkkende her dakikamız ona aitti.Ailemizeden birisi olarak görmek çok ağırdı ilk başlarda.. Tüm programız ona göreydi,artık annemiz bizden çok onunla ilgileniyordu tabikide kıskanmak yoktu ama sanki komşunun çocuğuymuşta bir süre sonra bizden alıcakmış gibi.Tabikide bizdendi artık oda.. Evde yapılan şeker savaşlarında kafasına gelen şekerler,onu yatakta unutmam ve arkamdan çıkan o tiz çığlıktan sonra yere düşüp ağlaması yada doyurmayı unutmam tamamen varoluşuna alışamamdandı. Ama bir süre sonra onun annesi gibi davranmayı her problemiyle ilgilenmeyi, saatlerce parkta oyun oynamamız artık gerçek insan gibi tepkiler vermesi kesinlikle mucizeydi.Onunla geçen her dakika artık zevkli. Bir süre sonra oluşan bu bağ inanılmazdı.Ben odamda ağlıyorken onu odama almadım diye kapının önünde'ablam ağlıyor ben yanında değilim 'diye ağlayan bir kız kardeş her zorluğa değerdi.. Bu kıza hayatımızı adadık resmen;kreşteki ilk nefret ettiği erkek( kesinlikle hoşanıyordu ondan) ,kuzeniyle evlenme kararı almış olması,eski sevgilimi kendi kocası sanması(çünkü sürekli ona hediye alıyormuş)ilk oje sürmesi,ilk saçını kestirişi,ilk elimi tutarak uyuması,ilk kucağımda uykuya dalışı,ilk üstüme işemesi bu ilkler sanırım dahada artıcak. Gözümün önünde gittikçe canlanan , büyümek için her attığı adımı gördüğüm ve daha evlenmeden kızım dediğim, azda olsa annelik yaptığım insanın doğum günü 17 Aralık! iyiki doğmuş miniğim iyiki var ..

27 Kasım 2012 Salı

Oyle iste

Arkadaslarimin arasina karisali,mutlu gibi davranmaya devam edeli, hayatimda bi eksiklik yokmus gibi davranali asil beni sarsan hayatimdan tamamen cikali ne kadar oldu hic bilmiyorum. Sanki bir sabah uyandim ve sen yanimdasin. Aslinda eskisinden cok daha uzaksin. Uyandigimda senin beni izleyen gozlerini gormeyi ozledim. Kokumu icine cekisini,hayatimi duzene sokabilcek tum rollere severek girmeni ozledim sevgilim. Yoklugunu hissetmek bile deli olmam icin yeterli. Seni bukadar sevdigimi ben bile dusunemezdim. Ne senden oncesi ne senden sonrasi hicbirsey umrumda degil. Simdi gelsen sadece naber desen gecicek hersey,kosup atlicam cunku boynuna. Okadar siki sarilcam ki . Sana karsi yaptigim tum hatalarin karsinda cektigim her aciyi kemiklerinden cikarticam. Hickimse istemezdi bukadar aci cekmeyi, kimse hak etmiyor bukadar ozlemi! Sen geldiginde olusan tum telaslar yok artik hersey yikik dokuk. Dikkattim bile senin ismin icindeki harflerden birini duyana kadar sonrasinda kopariyorum dunyayla iletisimimi. Senden her kopmaya calistikca engel olamadigim iradem her seferinde beni sana daha sert ceviriyor. Her defasinda agir hatirlatiyor yoklugunu. Artik dayanicak gucum kalmadi. Hani ben aska inanmayanlardandim ya, yalanmis meger. Gercekten yasanmasi gerekiyormus. Gittigimiz her kafe,yedigimiz her yemek hatta en cok sevdigimiz tatlarimiz bile cok tadsiz,sensiz cok anlamsiz.. Artik mutluymus gibi davranmak degil gercekten mutlu olmak istiyorum. Cok gec olmadan..

20 Kasım 2012 Salı

Kendi Düşen Ağlamaz

Selam ben hayatının en önemli atağını yapmış mükemmel kız.Mükemmelim çünkü artık gereksiz insanlarla ilgili ne arkalarından ne de yüzlerine konuşmuyorum.Hiçbir şekilde muhattap bile almıyorum(bu yazım son!).Böyle dediğime bakmayın ama zamanında dört yılımı harcadığım ama bir boka yaramayan insana en kıymetli zamanını ayırmış bir insanım.Köpek gibi peşimden koşan, düzgün insan rolünü çok iyi yapan, tek ayak üstünde kırk yalan söyleyen bir insana dört yılını ayırınca ayrılıktan sonra kendime çeki düzen vermeye karar verdim. Sadece bunlar değil tabi kesinlikle ön yargılı davranmıyorum. Yalanı bukadar ustalıkla söyleyen insanı ayakta alkışlarım.İnsan düşünüyor madem bukadar yalan söyleme meraklısıyla niye okadar sene peşinden koşarsın yada her ayrıldığında yalanına yalan katarsın güya edilen ama hiçbir seferinde ölümle sonuçlanmayan intiharlardan bahsetmiyorum yada ara verdiğin zaman eski sevgilisine dönen ama o eski sevgilisininde benim kuzenimin yakın arkadaşı olduğundan ve bana haber gelme ihtimalinden hiç bahsetmiyorum.Tabikide benimde hatalarım vardı.Her erkeği ADAM sanmam gibi.Ayrılır ayrılmaz, '' o benim arkadaşım yaae'' dediği i,nsanla çıkan ve midesizlikleri boyumu aşan ilişkilerinin tek amacı twitterdan bana nispet yapmak olduğuda bir gerçek. Hadi hepsini sindirelim gelelim en sona büyük ''sanal'' aşk yaşadığı ilişkisinden ayrılınca bana hala götüm götüm mesajlar atmasi,aramas, benim tweetlerimi ve bloglarımı ezbere bilen birisini tanıdıktan sonra bence sizde çok fazla muhattap olmak istemeyecek ve telefon numaranızı değiştirceksiniz.Hatalarını kabul etme büyüklüğü gösterse belki bir nebze insan yerine konulabilir ama hala başını nasıl dik tutupta ben iyi bir insanım diyebiliyor merak ediyorum. İnsan isterki yıllarını verdiği, iyi yada kötü birçok şeyi paylaştığı insan düzgün olsun ama kısmet tabi.Kısmet demişken bu duruma çok iyi uyan bir şarkı biliyorum ben eğer bu hikayeyi partlara ayırırsak; 1.Zaman Dilimi:Sindiremiyorum bu ihaneti içimde bi nefret 2.Zaman Dilimi:Hazmedemiyorum yok oluşları kaçıyor korkak 3.Zaman Dilimi:Yoksayamıyorum bu CEHALETİ yok öyle susmak unutup acımı alıcam öcümü asıl ozaman görecek gücümü onunda yerini biri dolduracak kadere inanırım olacak olacak son yazdığım kısım tabikide geçerli değil.Allah kimseyi bir insanın canını yakmak istemeyecek kadar değersizleştirmesin...

18 Kasım 2012 Pazar

Lanetli Pazarlar

Pazar günleri lanetli günlerdir. Allah belasını vermiştir çünkü cumartesi;gezip,yiyip içmişizdir.Günaha doymuşuzdur,pazarda intikamını bu şekilde alır.Bende pazar günlerini sevmemeye karar verdim.Sadece bunlar değil başka nedenlerde var tabibir kere herkesin boş günüdür. Dışarı çıkmak istersin her yer kalabalıktır. Evde duramazsın tüm ev haklı evdedir. Birlikte birşeyler yapalım dersin evdekilerle, dışarının kalabalık olduğunu bildiğin için evde televizyonu açarsın. Televizyonda eski dizilerin tekrarı vardır yada koydukları flimlerde genelde ezik flimlerdir izlenmeye değmez. Cumartesinden kalmasındır zaten, dinlenmek istersin uyuyamazsın.Cumartesi hiçbirşey yapmasan bile çabuk geçerken, pazar günü bir saat bile ilerlemez. Bilgisayara oturursun yabancı dizilere sarıyım dersin , dizinin yarısında annen bağırır ekmek alırmısın diye !? Tam ölüm sebebi. En kötüsüde pazar günleri erken uyanmaktır. Özellikle ben cumartesi gecesi kaçta yatarsam yatıyım, biyolojik saatimden dolayı hergün pazarda dahil olmak üzere saat dokuz oldu mu kalkarım neyse pazar gününe dönelim trafiğinden,elini kolunu sallayan herkesin dışarıya çıkışından ve pazar günleri ALIŞVERİŞ BİLE YAPAMAMAKTAN hiç bahsetmiyorum. En iyisi pazar günün güzel bir kahvaltıdan sonra spor ve bakıma ayırmak ama ondanda hiçbir zevk almıcaksınız benden söylemesi.

Canım Öyle İstedi !

İnsanlar kendilerini gereksiz yere,saçma sapan incir çekirdeğini doldurmayan nedenlerle üzebiliyor. Her insan için istisnasız kuraldır. Bazen; sac rengine , bazen tırnak uzunluğuna , bazen kendi varoluşumuza bile takılabiliyoruz. Böyle zamanları son zamanlarda çok fazla yaşar oldum üstelik kendim dışında herkese; arkadaşlarıma,yoldan geçen insanlara hesap verme, kendimi herkese karşı sorumluluğum varmış gibi davranmaya ittim. Bunun nedenini bilmiyorum. Canıma tak etmesi tabiki de beklenen bur sonuçtu birgün kendi kendime sinirlenip , yeni hayat felsefemi buldum ! Bunun bana çok iyi geleceğinden emindim ki zaten çok fazla iyi geldi önüme gelen herkese bunu uygulamaya başladım. Bir sure sonra kimseyi takmayan, hiç kimse için üzülmeyen, kendisi dışında kimseye değer vermeyen insan oldum ama biliyordum ki felsefem dünyada ki en iyi felsefeydi sadece dozunda kullanamamıştım. Herşeyi en başa alıp felsefemi baştan uygulamaya karar verdim. Felsefemin adi tabiki de 'Ezgi Felsefesi' di. Eminim daha önce bulan vardır ama ben kendi adımı verince egom yukseliyor. Neyse felsefem özetle; yaptığım herşeyi, iyi kötü,neden diye soran olursa canım öyle istedi demek ! Mesela ; hocamızın verdiği ödevi yapmadım diyelim neden yapmadın diye sorduğunda saçma salak yalanlar yerine canım öyle istedi derim . Bu şekilde kimsenin güvenini kırmam saçma sapan yalanlara ihtiyacım olmaz. Birisini facebookumdan sildim diyelim neden diye sorarsa cevabım; canım öyle istedi. Ay sonu kredi kartımın faturası her zamankinden çok geldiğinde neden diye soran babama cevabımda aynıdır. Canım istedi yaptim, canım istedi gittim, canım istedi sildim saçma sapan yalanlara ihtiyacımız yok. Yalan söyleyince küçüldüğümüzün farkına varalım. Kimse bizden daha fazla değerli değil onlar için , onlar üzülmesinler diye bahane bulup, beynimi yoramam tek cevabım var herkes CANIM ÖYLE İSTEDİ!!

16 Kasım 2012 Cuma

'KAPALİ' Carsi

İstanbul gercekten cok tuhaf bir sehir. İcine girdikce cikmasi zor bir hal aliyor, batalik gibi cirpindikca bogulursun desem kotu, yasadikca asik olursun desem fazla iyi . Tuhaf olmasinin sebebide bu sanirim. Bugun Kapalicarsida cekim yaptik ve basimiza inanmiyacagimiz tonlarca olay geldi. En basittinden Turk olup olmadigimiza dair 100 tl ye iddiaya girildi ve ne yazik ki bu iddia sonucundan 10 tl bile alamadik :)Eski zamankarda yapilmis tarihi cesmenin icinde battaniyesini serip uyuyandan tutun, cektigimiz fotograf karesine girebilmek icin kapisan insanlar bile vardi laf aramizda amaclari universiteden kismet ! Birseyi itiraf etmeliyim ki benden daha iyi ingilizce konusuyolardi helal dedik valla . Ve turistleri kaziklamayi cok iyi basariyolar. Turist demisken ; kapalicarsi bu zamana kadar yuz binlerce turisti karsilamis, daha dogru duzgun turkce konusamayan insanlara ingilizce ogretmis fakat bu insanlari neden egitememis. Sahsen ben bugun turk olmama ragmen, yanimda beni turist sanip oyle seyler konustular ki yabanci gibi davranmak disinda yapabilcek biseyim yoktu. Bukadar zaman , benden cok insanla konusan bu insanlar nasil oluyorda hala bukadar insanliktan bukadar uzaklar anlamis degilim. Yani basinda Turkiye'nin ilk universitesi duruyor tonlarca ogrenci yeni insan demek bu , hergun okadar farkli insanlar geliyor ama bu insanlar olduklari yerde sayiyor.Gercekten 'KAPALİ' carsi. Ne yazik ki boyle insanlarla ayni ulkede yasiyoruz. Bu yazimda kesinlikle objektif degilim ve ne yazik ki olamiyorum, bugun yasadiklarimizi sindirirsem belki ... Ama itiraf etmeliyim ki aksesuarlar ve kapalicarsinin kendisi bir harikaydi!

15 Kasım 2012 Perşembe

Chuck & Blair ~


Aah aah bu sira cok fazla ikili iliskilere taktim ama napiyim sizde benim gibi Gossip Girl u bastan izlemeye kalksaniz ve en bastan Chuck ve Blair askina tanidik olsaniz eminim sizinde iciniz gider. Sizde boyle mukemmel heycanli, araniza yildirimlar cakan , birbirinizi bukadar isterken uzak dursaniz tabi ki sizinde iciniz gider tabiki de sizde ask diye aglarsiniz. Alismislik herseyden beter uzun bir iliskiniz varsa eger o bittikten sonraki ferahlama hissi bir sure sonra , eksikligini hissettiginiz sevgi arayisina doner ama paniklemeyin hepsi gecici. Sadece Gossip Girl un ikinci sezonunun bitisindeki o mukemmel ask dolu sahneye kadar . İnsan istemez mi onu herseyden koruyan, guclu , yakisikli ve sadece onu mutlu etmek icin Paris 'ten sevdigi kurabiyeleri alan yada Almanya'dan en sevdigi coraplari alan birini. Hadi kizlar hepimiz biliyoruz ki ayila bayila isteriz hemde nasil isteriz Paris olmasin İstanbul'da,i herhangi bi avm den olsun yine isteriz cokta mutlu oluruz. Ama bizimde sevdigimiz insandan gelicek bu , bizi sevenden degil . İllaki bi taraf cok sevicekse o taraf ben olmaliyim. Erkek bir adim geride hep ama sevgisinden emin oldugumuz sekilde tabi. Oof Chuck yok mu senin turk versiyonun ? Ergen oldum iyice  













Mevzu Kisa

Bazen oyle anlar yasiyoruz ki bizim icin kilini bile kipirdatmayan insanlar icin canimizi vericek kadar kuculuyoruz. Halbu ki istedigimiz tek sey sevdigimiz  insanin gotu kalkmadan bizi sevmesidir. Yaninda uyuya kalabilecek kadar sevdigimiz insan , uyandigimizda goz goze geldigimiz insanla , bizi bir kalemde silebilen bir insan ayni insanlar mi ? Bir insan nasil bukadar hizli degisebilir?  İki gun once bizim icin dunyalari delen , ikigun sonra bukadar hizli degisim yasamasi normal mi ? Cok cabuk harciyoruz bence insanlari. Cok kolay deger verip aninda yok edebiliyoruz herseyi . Belki de her yuzumuze guleni kendimiz gibi hissetmemiz asil olay. Herkes kendince hakli , herkes kendi capinda aci cekiyor . Asil soru ne kadar aci cektigi degil ne kadar deger verdigi . Anlik olaylari ask diye nitelendiriyoruz . Kendimizi kandirmak disinda yaptigimiz hcbirsey yok . Yaninda iyi vakit gecirdigimiz , rahat olabilgimiz, herseyimizi cekinmeden anlattigimiz insanlara asik olduk lafini yapistirip, iki insanada sorumluluk yuklemek disinda yaptigimiz hicbirsey yok. Bukadar basit aslinda erkekler icin hersey iyi vakit gecirdik sen gidersin , baskasi gelir onunlada iyi vakit geciririm . Olay bundan ibarettir.

11 Kasım 2012 Pazar

Umutsuz Vaka

Bazi zamanlar vardir insanin inisli cikisli hayatinda. En cok yalniz kaldigi zamanlardir bunlar aslinda. İnsanlar zaten en cok boyle zamanlarda yanlislar yapar . Benim gibi duygusal insanlar icin bu zamanlar cok tehlikelidir. Ne yapmak istedigini bilemezsin. Hersey ,herkes sacma gelir. En ufak bir olaydan etkilenirsin hic olmadik birisine asik olursun,uzulmek istersin. İcinden saatlerce aglamak, hatalar yapmak sonra essek gibi pisman olmak istersin. Yaptigin hatalarin geri donusu olsun olmasin umrunda olmaz naparsin hayat bu surukler herkesi.. Kendi tercihlerimi dogru veremedigim zamanlardayim. Yarin vizem var icimden calismak gelmiyor , yine yanlis insanlar icin uzuluyorum . İcip icip sabaha kadar aglamak istiyorum iyice model grubuna bagladim ama tam anlamiyla bu moddayim dagitmak istiyorum. Gece boyunca yaptigim seyleri sabah uyandigimda hatirlamamak istiyorum  . Bence bu ruh halimin iki nedeni var; bir sevgilisizlik iki kotu hava sartlari. Hep bi kasvet hep bi uzuntu havasi . Hava soguk yani icimiz nasil isinsin ?İnsanin enerjisini aliyor tam anlamiyla. Neyse sizinde icinizi kuruttum en iyisi ben papatya cayimi icip uyuyim . Yarin yeni bir gun umarim herkese guzel sans getirir..

10 Kasım 2012 Cumartesi

Güven Eksikliğimiz

Az önce başıma öyle bir olay geldi ki  hemen yazmak istedim.Kendimden nasıl utandığımı,ne hale geldiğimizi..
 Her blog yazdığımda okunsun diye sosyal medyaya yaydığım linkimi herzaman olduğu gibi yine yayınlamıştım,online olduğum yerlerden . Birkaç dakika geçmeden iyi ve kötü içerikli mesajlar almaya başladım.Hepsine teşşekür ettim ki arasından birisi hiç tanımadığım , gerçekte kim olduğunu bilmediğim birisi güzel mesajından sonra ,benim blogumu benim fotoğraflarımla tasarlamak istediğini söyledi.Sadece istemekle kalmamış bir yazımı ve bir fotoğrafımı uğraşmış ,vakit ayırmış , yapmış ve bana mesaj olarak geri atmış.Ve gayet güzel olmuştu , ellerine sağlık.Çok samimi olduğumuz arkadaşlarımız blogumuzu okumaya bile üşenirken alışık olmadığım birşekilde hiç tanımadığım bir insan sadece bana yardımcı olabilmek için okadar uğraşmayı göze almış. Valla helal diyorum .Peki ben ne yaptım biliyormusunuz ? Onun okadar uğraşmasına karşı güvenmediğim için sadece vermem gereken bir sifreyi vermedim.Blog şifresi bu yani versem ne olcak sanki.Bu sadece küçücük bir örnek demek istediğim insanlara güvenimiz okadar azalmışkı yardımı bile kabul etmez bir hale gelmişsiz.Beni utandıranda bu zaten .Nasıl oldu bu duruma geldik. İnsanlar bukadar nasıl birbirlerinin güvenini kırdı bilmiyorum .Ben kendi adıma çok utandım..

Akraba Değil Akbaba !

 Doğduğumdan beri çevremde zorunluluktan olan, atsam geri gelen ,satsam yarabbi şükür diyen akrabalar bence kesinlikle nefret etmemiz ve sabrımızı zorlamamız için Allah tarafından bize gönderilen bir avuç aciz insanlar.Halk dilinde bunlara 'akraba' dense de ben ''akbaba'' demeyi tercih ediyorum .Bu yazdıklarımı okurken bu kız nasıl bir kız , içinde insan sevgisi yok diye düşünmeyin sakın.Benim akrabalarımdan çok sevdiğim arkadaşlarım var. Birşeylerimi anlattığım zaman; beni yargılamadan dinleyen , yanlarında kendimi güvende hissetiğim ,bir sır verirken acaba  başka birisine söyler mi ? Annem babam duyar mı ? diye düşünmediğim .Eğer bir gün küssek bile o sırlarımızın aramızda kalacağına emin olduğum arkadaşlar bunlar..Ama akbabalar öylemi açığını kollar, senin ayağını kaydırmak ister.Eğer sana zarar vermek isterse çok güzel hayatının içine sıçarlar sen bu durumda hiçbirşey yapamazsın ağzını açamazsın neden ? Çünkü o akraba ,o senden büyük ,daima ona saygı en önde gelir ,bir gün tüm arkadaşların hayatından eksilse bile onlar son anına kadar yanındadır ! İşte en kötüsüde bu ya onlardan hiç kurtulamamak hayatından ne kadar çıkartmayada çalışsan onlar daima var olan demirbaşlardır.. Aranızda ne geçerse geçsin o olaylar herkes tarafından unutlmaya başlandığında sen onun eline sıkmak , onunla konuşmak zorunda kalıyorsun . Ama arkadaş öylemi ; herzaman şanslı olamazsın tabikide arkadaşlar arasındanda kazık atan çıkar ama sen böyle zamanlarda hiçbir şekilde susmak zorunda kalmazsın .Edersin kavganı dersin diyeceğini . Eğer senin canını acıtırsa sen iki katını yapar rahatlarsın .Ama akraba götüne kazığı soksa da bir süre sonra döner elini sıkmak zorunda kalırsın.

4 Kasım 2012 Pazar

Önce Öp Sonra Öldür Beni ~

Hayatımıza doğduğumuzdan beri birçok insan girer çıkar ve biz kızlar hepsine değer veririz. Napalım biz böyleyiz severiz sevmeyide , sevilmeyide.. Ama tabikide her sevdiğimiz bir değildir . Kimisinin gülüşünü,kimisinin kokusunu,kimisinin zekasını severiz ama buluruz sevicek birşey. Elbette herzaman sevemeyiz gerçek insanı ne kadar acı olsada deneme-yanılma öğretir bize gerçekleri .Ama eğer kendi zaaflarımız bir insanda toplandıysa işte ozaman boku yemiş bulunuruz ,deneriz ,yanılırız fakat vazgeçmeyiz . İstediğimiz herşey ondandır,eksikleri vardır biliriz ama eğer  o eksiklerine rağmen mükemmeldir gözümüzde işte ozaman aşık olamamız an meselesidir...

  Onunla herşey güzeldir ; sırf o ilgileniyor diye saygı duyup gezdiğin saçma sapan fotoğrafçılar, onun heyecanla anlattığı ama senin hiçbirşey anlamadığın sinemaya ait gelişmeler ,  hatta bazen nefes bile alamayacak kadar çok sıkıldığın ama o istiyor diye izlediğin belgeseller bile onunla güzeldir. Yanında olmayı seversin ya bazılarının işte bendeki böyle aslında .Gerek yok onunla uzun uzun konuşmaya huzur verir ya bazılarının varlığını bilmek buda öyle işte. Azla yetinmeyi öğrenirsin belkide alıştırmıştır beni aza, tanıştığımızdan beri biz olamamakla öğrendim  ben mesela. Sanırım buydu beni ona bağlayan belkide beni kaybetmekten hiç korkmayışıydı bilmiyorum .Bencildi aslında dünya onun etrafında dönerdi ama kimin itirazı vardı ki buydu zaten onu dahada ulaşılmaz kılan gözümde. Dengesizliğini sevdiğimdi. Çok kavga ederdik hala ederiz ama kavga anında aniden susar sakinleşene kadar konuşmayız, sakinleşince hiçbirşey olmamış gibi davranırız aslında ikimizde cümlesi cümlesine hatırlarız herşeyi. Yıllar öncesini bile .. Bazen okadar sinirleriniz ki birbirmize olmayacak herşeyi yaparız .Canım okadar yanarki ona karşı hiçbir sorumluluğum olmadı halde yanlış yapmaktan korkarım.Okadar titrerim üstüne ama belli etmem, korkarım canımın yanmasından.. Ama eğer canımı birisi yakacaksa o yaksın isterim işte aslında böyle deli severim ben onu. Hani ölüceksem bile ,o öldürsün ama öldürmeden önce öpsün isterim.

Allah İstedi

Hi everybody size bu hafta başıma gelen bir olayı anlatıcam ,bence bunu okuduktan sonra gerçekten sizde Allah öyle istemiş diyeceksiniz..
  Düşünün ki sizin işinize yarayan bir insan var ve siz onunla konuşmak zorundasınız yalnız o kişi size okadar uzak geliyorki zannedersiniz ki ünlü bir insan ..
 Neyse ben  ona ulaşabilmek için bütün sosyal medyayı birbirine katarken her yerden ekleyip bir türlü ulaşamazken ve tüm umutlarım bitmek üzereydi artık ulaşamayacağıma emindim ne bir e mail , ne bir isim hiçbirşey yoktu . Artık farklı isimlere bakmaya araştırmaya başlamıştım ama herzaman ulaşmak istediğim oydu ,o olursa iyi olcaktı  ! Ama o yoktu  ! Bir gece bu düşüncelerle uyudum aptala malüm olurmuş rüyamda o gizemli insanla kahve içiyordum ama   tabiki  bu bir rüyaydı ve doğal olarak biticekti ,uyanıcaktım ki zaten  uyandım . Telefonuma bbm, whatsapptan mesajlar ,twitter ve facebooktan notificationlar vardı uyanır uyanmaz baktığım telefonuma ogün bakasım gelmemişti değişik ruh hali içindeydim herhalde .  Saatler sonra baktığım telefonumda o bir umutla aradığım, ulaşmaya çalıştığım kişinin bana mesaj attğını gördüm işte böyle bi mutluluk yoktu ! Ve ben değil Allah istemiş ve onu bana ulaştırmıştı ..

31 Ekim 2012 Çarşamba

Karalamalaaaar :)

İnsanlar hayatlarını - geleceklerini  garanti altına almak,  kolay geçinebilmek, kültür seviyelerini arttırmak  bazen daha fazla para kazanabilmek için eğitime yönelirler.
  Bu süreç gayet zorlu inişli çıkışlı ve sürekli baskı altından geçen anasınıfdan başlayan  ve kimilerine göre üniversite bitene kadar olan dönemdir. Ama bu benim için tamamen farklı bir dönemdi. Tek stresim üniversiteye hazırlandığım senin ilk yarısına kadar dershanede ne giyeceğimken ,ikinci yarısından sonra puanım yüzde kaç olmuştu . Tabiki bu büyük değişimde benim rolüm çok çok azdı çünkü ikinci yarısından sonra çılgın ,bir okadarda ayakları yere sağlam basan biricik kuzenlerimin evine taşınmıştım.Sanırım hayatımın en güzel zamanlarıydı çünkü ; kapalı gözlerimi açmışlardı , beni aydınlatmışlardı. Pavlovun denekleri gibi hissettirmişlerdi bana kendimi mesela lysden hedeflediğimiz puanı tutturunca hep beraber içmeye gidip sarhoş olana kadar içitiğmiz bununda benim ödülümün olduğu zamanlardı. Eğer düşük yaparsam dershane çıkışları bir yere gitmek yasak , hatta baya düşük yaparsam haftada birgün ailemle görüşmeme engellerdi. Ama sonuç olarak herşey benim içindi  çılgın olduklarını söylemiştim ki zaten bunları bana başka birileri yapsa yatıcak yerleri olmazdı da kuzenler ayrıdır onlar benım şuan üniversitede olma sebeplerim yerim ben onları :) Neyse bu stresli ayların sonunda ben küçüklüğümünde evcilik oynarken bile büründüğüm mesleğe bir adım yaklaşmış oldum.Tabikide ozamanla bu zaman pek aynı değildi; ozamanlar çocuklarımın karınını doyurup , evi temizleyip, çok ciddi bir okadar seksi kalem eteğim , topuklu ayakkabımla işe giden ve devamlı magazin muhabirlerinin fotoğrafını çeken bir kadınken. Şimdi ev temizliği yada çocuk bakımı yapmak dünyanın en ağır işi geliyor bana .. Hayat işte ozaman topukluya meraklıyken ( tabikide şuan içinde en değerliler onlar ) şimdi markete giderken bile esorfmanımın altına çekerim ugglarımı rahatıma okadar düşkünüm yani. Sonuçta hayellerim için attığım ilk adımda yorulup, hırpalanmanın bir mantığı yok .Neyse konudan saptım demem oki ;
  Bayram sonraki bir haftada-evden hiç dışarı çıkmadığım bir haftada -anladım ki ev hanımlığı bana göre birşey değil. Ev temizliği, çocuk bakımı, kendi bakımım , yemek , çamaşır ütü derken kafayı yemek üzereydim  ve yarın okulun olucak olması ben en çok tatmin eden şey . Meğer ne kadar seviyormuşum okulumu ben bile şaşırdım buna. Birşeylerin kıymetini yok olduğunda anlıyormuşuz ya gerçekten öyle bende çok güzel akıllandım ..
Biran önce yarın olsunda okuluma gidiyiiimm arkadaşlarıma gidiyiiiimmmmm  

29 Ekim 2012 Pazartesi

Gerçek Siktiri Hak Edenler

En son yazdığım blogla hızımı alamadım Siktir Et gibi bir kitap yazamasamda bununla ilgili bir blog daha yazmak istedim. Bana göre gerçek siktir edilişler bunlar..
  Bencede siktir et önemli bir cümle, bazen bazı yerlerde kullandığımızda bizi mutlu eder. Ve kullanmamızı şiddetle önerdiğim bi tabir. Çünkü biz bu hayatta tekiz bir tane tek benden var ve herkesten en kıymetli olan benim. Bizim içimize yerleşmiş bir benlik duygusu var ama bu bencillikle aynı değil ilk olarak bencillik ve egodan uzaklaşmamız için siktir et dememiz gerek . Çünkü ben bu hayatta teksem benim karşımdakide bu hayatta tek ve eğer ben üzülmiceksem onunda üzülmeye hakkı yok.Bunu idrak edersek eğer bencillikten ve egomuzdan uzaklaşmış oluruz. Uzaklaşırsak eğer gerçekten siktir et demeye hakkımız olur. Mesela ben bir işte çalışıyor olsam ve işimden memnun değilsem siktir et demeye hakkım var ama bununda ölçüleri var siktir et der demez işi bırakmak olmaz yerime birisinin gelmesini beklemeyelim ki gidebileyim. Çünkü karşımdakinin bana ihtıyacı var. Yada benim yakın bir arkadaşım var ve bana ters gelen davranışları var ilk başta ona bunu açıklamaya çalıştıktan sonra eğer düzelmiyorsa siktir et derim.Bazı zamanlar olur emrivaki yapar karşındaki mecbur evet demek zorunda kalırım. İşte bu durumda siktir et derim izin vermem.
 Yada okulda yürüyüyorumdur beni çekemeyen kızlar arkamdan konuşuyordur napsın zavallıcıklar başka düşünecek birşeyleri olmayacak kadar boşlar ,direkt siktir et derim :) benim hakkımda konuşmaları benim canımı sıkamaz sadece egomu yükseltir. Yada sınıfta beni sevmeyen arkadaşlarım mı var siktir ederim hiç umrumda olmaz kimse kimseyi sevmek zorunda değildir çünkü bende zaten onları sevmiyorumdur ondan beni sevmemişlerdir. Geçmişten pişmanlık duyuyorsam eğer en kesin burda kullanırım siktir eti çünkü  geçmişi düşündürmek geçmişi değiştirmez sadece benim canımı sıkar önemli olan geçmişten ders alıp gelecekte siktir et diyecek birşeylerimin olmamasıdır. Siktir et demek iyi hissettirir ama önemli olan dozunda kullanmaktır.Siktir et demek beni bi mücadeleden alıkoymaz sadece hedeflediğim şeylere daha az stresli bir şekilde ulaşmamı sağlar. Çünkü eğer çevremde boş konuşan , motivemi kıran aynı zamanda hayatımda hiçbir yeri olmayan insanların fikrilerine önem verirsem kendi yolumu çizip başarılı bir kariyerim yada hayatım olamaz. Bu yüzden alakasız olaylara ve kişilere siktir et dersem mutlu olurum.
 Bunlara blogumda yer vermek istedim bence bunlar beni mutlu etmeye fazlasıyla yeten şeyler

Adı S*ktir Etmiş

İnsanın kendi geliştirebilmesi için birçok yol var bunlardan bazıları ; gezip-görmek , bazıları eğitici programlar izleyip , seminerlere katılmaktır. Bunların yanında birçok insan kitap okumayı da kendisini geliştirmek olarak görür. Bende kısmen bu fikre katılıyorum.
 Yalnız son zamanlarda okuduğum iki kitap beni hiçbir şekilde geliştirmedi.Yada geliştirdiki şuan bunları yazabiliyorum n
neyse mesela Zar Adam bu kitabı okuduğum zaman insanların bencilliklerini hayata bakış açılarının sadece kendi istekleri olduğunu fakat bunu bukadar açık göstermeye korktukları için  kendi seçeneklerini önüne koyup aptal bir zarla karar vermesinden oluşan bir kitap. Kitabı okurken resmen acı çektim çünkü bitiricem diye hırslandığım kitabın içi bomboştu. Zar Adamın kapağını açtıktan sonra onu bitiremeden 6 kitap bitirmiştim yaklaşık bir yıl boyunca açtım kapadım en son yazın artık acı çeke çeke bitirdim içi tamamen boş olan kitabi. Ve bana zaman kaybından başka birşey değildi.
 ikinci olarak S*ktir Et diye bir kitap okudum güya kişisel gelişim kitabı ama bana ve kişiliğime hiçbir katkıda bulunamadı.Kitabın adında belli olduğu gibi herşeye siktir et diyor annene,babana,sevgiline kardeşine,hayellerine,amaçlarına aklınıza gelebilcek herşeye siktir edersen mutlu olabiliceğimiz söylemek istiyor ama bence bazen kötülüklere can sıkıcı olaylara ve  hayatın zorluklarına katlanmazsak hiçbirşey öğrenemeyiz. Hayatta hiçbir yerimiz ve saygınlığımız olmaz. Bi düşünsenize hayattaki herşeye siktir et dediğimizi ilk başta ne kadar rahatlatıcı ama bir süre sonra herhangi birşey için bile üzülemiyosunuz. Üzülmek bizim içimizde olan bi duygu biz üzülmeyi bıraktığımızda hiçbirşey için  sevinemeyiz mutlu olmayı unutmuş oluruz çünkü üzüntüler mutlu günlerimizi ün kıymetini bildirir bize. Bence bizi gereksiz üzen olaylara ve insanlara siktir et dememiz yeterli. Bizim için önemli insanlara siktir et dersek bizdeki önemi kalır mı ?
yada bizim önemsediğimiz birşeye siktir et diyebiliyosak bu biizm için ne kadar önemli olur ? Bu kitaba ilham verici bir kitap denmiş bence bu Ferrarisini Satan Bilge değil ki ilham versin verse verse en fazla kitabı okuduktan sonran neye siktir et diyorsa onu önemseyeme başlarız. Zaten dinini bile siktir eden bir kitap ne kadar kaale alınır ki..
 Yani demem oki her kitabı okuyalım ama içinde bize yararı olan ve boş zaman kaybından  kurtarıcak kitapları önemseyelim.Sevgilimizin bu kitabı okuyup en ufak bi kavgamızda siktir et demesini istemeyiz dimi ? Bencede istemeyiz hayatta bizim için önemli şeylere denmez böyle şeyler. 

28 Ekim 2012 Pazar

Nar Taneleri Projesi Ve Beren Saat

Elle Dergisin Gerçek Ben adlı kasım sayısı için Los Angeles ta objektif karşısına geçen Beren Saat farklılığını ve destek verdiği Nar Taneleri  projesi için makyajsız bir şekilde ünlü fotoğrafçı Katy Jones'a  poz verdi.




duru güzelliğiyle dikkat çekmeyi başaran Beren Saat yine güzel yine güzel


 aşk-ı memnu, fatmagül'ün suçu ne dizisinden sonra İntikam adlı bir diziyle tekrar televizyona dönmeyi planlıyor

27 Ekim 2012 Cumartesi

Ve Audrey Hepburn ...

Bugün dünyanın en zarif kadının fotoğraflarına ve hayatından birkaç bilgiyi blogumda yayınlamak istiyorum. Bu kadın zarifliğin yürüyen hali , sigara içme sebebim tabikii Audrey Hepburn'den bahsediyorum.
 1948-1989 yılları arasında yaşamış zor bir çocukluk geçirmiş , iki kez evlenmiş ve iki çocuğa sahip olan bı zariflikten  bahsediyorum. 
  Bale eğitimi için Londra ya giden ardından oyunculuk için İngiltereye giden Audrey ilk flimi olan Young Wives Tale de henüz 22 yaşındaydı. Bu flimden sonra herkesin dikkatini çeken Audrey yükselişe geçti 


  Ona en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandiran flimde ise prensesi canlandırması tabikide tesadüf olamazdı 

   Herkesin bir kusuru vardı tabiki Audreyinde ayaklarının 42 numara olması değilde düz gögüslü olmasıydı ona göre kusuru, ama sonuç olarak duru güzelliği ve zarafetiyle herkesin gönlünde yeri ayrıydı.




Milyonlarca ödülünün arasında bence en dikkat çekeni 1992 yılında aldığı hayat boyu başarı ödülür. 

 Kulağımızda yer eden ve mütevaziliğini gösteren  güzel sözleri ise
Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan ;
İnsanlara iyilekle bak
ince bir bedense istediğin;
Ekmeği açlarla bölüş
Ve güzel dudaklara sahip olmak için;
sadece ama sadece güzel ve doğru sözler söyle 'dir

Alışılmadık Huzur

Selaaam arkadaşlar bugün çok tuhaf bigün; aslında bayram ama bayrammış gibi değil  aynı zamanda bugün cumartesi ama pazar hissi  veriyor bana. Bende bence bu kimsesiz bayramı ve  sakin cumartesini çok güzel değerlendiriyorum. Belki banane diceksiniz ama ben yinede nasıl değerlendirdiğimi söyliceeem . Bugun bayram vazgeçilmezi olarak sabaha uyanır uyanmaz ailecek mükemmel bi kahvaltıdan sonra ev temizliğine koyuldum( ne kadar iyi değerlendirmişim demi ? ) Odamdaki ; modası geçmiş,eskimiş bütün kıyafetlerimi çıkardım.Hepsi birbirine girmiş kalın kolyelerimi ,teki kaybolmuş küpelerimi clipsleri kaybolmuş olanları tek tek bakarak buldum ve yapılması gereken herşeyi yaptım :) Ve bunları yaptıktan sonra inanılmaz rahatladım, fazlalıklarımdan uzun süredir yapmam gereken ama yapmayı işleri ertelediğim için içime sinen kasvet bir anda kalktı. Temizlikten sonra bitanecik annemle kahve molası verdikten sonra okumam gereken kitabımı okudum uzun uzun düşündükten sonra bloguma yazıcak ciddi bi yazı bulamadım ki oturmamış bi blog zaten benimki. Bende bugünün bende yarattığı rahatlık ve fazlalıklarımdan kurtulmanın verdiği rehavetle papatya çayımı içerken ve arka fonda Amy Vinehouse çalarken bu blogu  yazmaya karar verdim. Bence en kendiğim olduğum zaman bu zaman bağdaş kurup kucağımda laptopumla bunları yazmak , sonuçta burdaki amacımız içimizden geçenleri yazmak değilmi? Evet aynen boyle bende gerekenlerı yapıyorum bugün. İçimde alışık olmadığım bi huzur var ve ben bunları dile getirmeye bayılıyorum :)

20 Ekim 2012 Cumartesi

Hayat

İnsanların bazı dönemlerinde hayatları gerçekten sarpa sarar çekilmez bir hal alır.Yaratılışımızda var bir kere çok normal. Herşey üst üste gelir,tüm kötülükler,hastalıklar ,uğursuzluklar bizi bulur. O sıralar mesela birtek bizim sevgilimiz yoktur yada olsada illaki bir problem vardır hadi canım problem olmasa da biz o sıralar yaratırız her türlü problemi çünkü inanırız bu süre zorlu bir süre ve biz bu süreyı doya doya acıklı bir şekilde yasamalıyız. Ve gerçekten de bu süreyi acıklı bir şekilde yaşar acıya doyarız incir çekirdeğini doldurmıcak sıkıntılarla boğuşur hayatı kendimize zorla zindan ederiz.Hatta okadar gereksiz konulara üzülür,moralimizi bozarız ki önemli sayılcak konulara bozulcak moral bırakmayız . Kimileri bunu depresyon olarak adlandırsada ben buna değişken ruh hali demeyi daha sempatik buluyorum. Çünkü her insanın hassas dönemleri olabilir ve her insanın bu dönemi istediği gibi acıklı yaşamaya hakkı vardır benimde olduğu  gibii. İşte ben böyle zamanların birindeyken bu kadar acıklı hayat koşulları içerisinde bir de gündelik hayatın stresini çekerken bir telefonla tüm ruh halimi koşarak çıktığım odanın içinde bıraktım (tabikide o telefonun kimden olduğunu söylemicem ) odaya döndüğümde çok farklı bir insan olarak dönmüş,unutttuğum gülümseme yüzüme kendilğinden gelmişti o an farkettim ki  aslında bu ruh halleri,bunalım takılmalar, depresyon vb şeylerin ilaçları bizim içimizde, kendi düşünce gücümüzde,benliğimizde . Eğer biz birşeyi istiyorsak ve buna inanıp olacağına yada bu işi yapabilceğimize kendimize inandırırsak halledemeyeceğimiz hiçbirşey yok. İhtiyaçlarımız ; 1. kendimize inanmak  2. iyi bir şekilde motive olmak  ve bunları kendi kendimize yapmak bir başkasının söylemesine gerek kalmadan.Bu hayatta hiç kimseyi kendi fikrimize inandırmamıza gerek yok kendimizde inandıktan sonra aşamayacağımız bir problem yok. Aslında tüm bunlar içimden geçenler ve kısaca demek istediğim millet için değil kendimiz için yaşayıp, küçük olaylarla üzülmeyelim

15 Ekim 2012 Pazartesi

Tek Gözlü Canavar Tutsaklığı

İnsanlığın yaratılışında ılk varolduğu zamandan bu zamana kadar; etrafında olan biteni algılama,yeni bulgular bulma, daha önce olmamış eşyaları nesneleri icat etme vardır. Bu yüzyıllardır her konuda gerek dilde gerekse teknolojide süre gelen ve insan hayatının devamlılığını sağlamak aynı zamanda hayatını kolaylaştırmak için yapılan çabaların bir bütünüdür. Bu çabalar 19. yüzyılda teknoloji ağırlıklı olmuştur ve bu yüzyılın en önemli icatlarından birtaneside televizyondur.
 Televizyon görüntü ve görüntüyle alakalı sesleri aynı anda elektromanyetik dalgalar halinde yayılması presbine dayanan en mükemmel kitle iletişim aracıdır. Dünya ' da olan biteni aynı anda öğrenmemizi sağlar ilk başta haberlerle başyalan televizyon fulyası son zamanlarda ; dizi ve eğlence programlarınada ağırlık vermektedir. Türkiye ' de bu furyaya katkıda bulanan önemlı ülkeler arasındadır. Milliyet Gazetesinin yayınladığı bir yazıda aile içi aktivite olarak yüzde 59.4 televizyon yer almaktadır.Şu durumda iki soru geliyor aklıma bir insanlar bu kadar çok ne izliyor ? İki izledikleri yayının içeriği nelerdir ? Bu soruları iyi bir televizyon kullanıcısı olarak ilk kendime sorarak başladım ve neden bukadar televizyon izlediğimizle ilgili en özet cevap olarak izlediğimiz dizilerin süreleri aklıma geldi ;özet bölüm 30 dakika + yeni bölüm 100 dakika + reklam 40 dakika = 170 dakika sadece bir dizi için ayırdığımız süredir. Halbuki yabancı ülkelerde bir dizi ortalama 20-30 dakikadir içerik olarakta yabancı dizilere nazaran bizde ağırlık ya vurdu kırdı ya hüzünlü aşk hikayesidir. Kısaca içerik kendi kendini tekrar eden acıklı hikayeler bütünüdür..
 Televizyon kullanımı ve yabancı ülkelerle dizi karşılaştırması yapmışken fark edilen başka bir gerçekte var ki yabancı dizi ve programlara özentiliğimiz birkaç örnek vermek gerekirse ; doktorlar-greys anatomy, umutsuz ev kadınları-desperate housewives,küçük sırlar-gossip girl, muck-glee bunlar en büyük örnekler. Bunlar dışında Acun Ilıcalı diye bir gerçekte var ki Avrupa ülkelerinde yayınlanan ve tutan her programı Türkiye' ye yayması ve halk tarafından çok sevilmesidir. 
 Bu olaylardan yola çıkarak ne yazık ki bizim bu konuda geride olduğumuzu ve bu şekilde devam ederse televizyona tutsak ve hiçbir şekilde kendi yaratıcılığımızın kullanmayacağımız bir toplum olacağımızı düşünmekteyim.

11 Ekim 2012 Perşembe

Bencilleşme süreci

 Her ne kadar yalnız doğsak da bu dünyaya herzaman elimizinden tutan, bize destek olmasını isteyeceğimiz insanlar ararız. Bu çok küçükken annemiz, orta yaşlarda babamız yaşımız daha da büyükce,değişen çevremizinde etkisiyle,  kimi zaman en yakın arkadaşımız ,kimi zaman sevgilimiz  olsun isteriz.Bunca kalabalığın değişen insanların tek açıklamasıda sizce yalnızlık korkusu değilmidir?Sürekli arkadaşlar edinmemiz yeni insanlarla tanışmak bunlar yetmiyormuş gibi bu insanları farklı farklı şekilerde sınarız kendi doyumsuzluğumuzu kendi eksik güvenimizi onlarda ararız hep yakın olcağımıza inandırırız kendimizide, onlarıda ama en çok kendimizi.. Baktık olmuyor geçirdiğimiz onca zamanı,birbirimiz üzerimizdeki emekleri bir çırpıda sileriz kısacık hayatımıza milyonlarca hayat sıkıştrırız işte bukadar kolaydır aslında yalnızlık korkusunu yaşamak heran ensemizde bir yanlışımızı,bir başka yanlışı bekler..insanları okadar kolay harcarız ki bir süre sonra alışkanlıktan cıkar davranışımız olmaya başlar işte ozaman unutmaya başlarız insanları sevmeyi,değer vermeyi sadece kendimizi sever bencilleşiriz...

30 Eylül 2012 Pazar

VE KIZ KARDEŞLER


                                                  

Her insanın doğuştan olmasa da sonradan kazanılmış ,hayatının her anında ihtiyacı olduğu,bizi hep kötülüklerden korumaya çalışan ve bunun gıbı tonlarca mukemmel özellikleri olan 'kız' ve 'kardeş' kelimelerine duygu katanlardır kız kardeşler ...  Onlar ;kandır candır organik sakinlestiricidirler! Yeri geldiğinde önüne bıcaktan keskin aşılması zor engel koyan,yeri geldiğinde en iyi gazlayandırlar.Kahve içme sebebimiz,kırk yıl hatırı olsun istediklerimizdir.Aynı yatakta yattığımız,aynı konulara ağlayıp,aynı konulara sinirlendiğmiz yeri geldiğinde sadece biz mutlu olalım diye muziplik yapıp güldürenlerdir.Araya mecburiyetten mesafeler de girse uzun sure konuşmasakta  varlıklarını bildiğimiz için içimizi huzurla kaplayanlardır.İzinsiz kıyafetlerini giydigin,en guzel takılarını çaldıklarımızdır.Aynı anne ve babadan doğmasak da yeri geldiginde anne-babamız,yeri geldiğinde sevgilimiz ,zaman zaman ezeli duşmanımızdırlar ama herzaman tek destekciımiz,herkesin vazgeçilmezi, tanrının en buyuk hediyesidirler kız kardeşler!