30 Nisan 2013 Salı

Soğuk Havalara Ne Kadar Dayanıklısın?

Bu gerçek olamaz diye düşündük başta. Maslak’ ta bu kadar ciddi insanların arasında ve Windowist Tower plazanın altında buzdan yapılmış bir bar olabileceğini düşünmemiştik doğrusu. Mekanın alt katta olması nedeniyle içinden geçtiğimiz plazadaki ciddi insan portresi ise gözlerimize ve beynimize bunun doğru olamayacağını söyler gibiydi. Asansörden indiğimiz anda karşılaştığımız manzara kesinlikle gözlerimizi büyütmüş, yüzümüze şaşırma ifadesini tam anlamıyla oturtmuştu. Karşımızda buz konsepti, tavandan inen yapay sarkıtlar ve inceden inceye yayılan soğuk hava dalgası, doğru yerde olduğumuzu hissettirmişti bize. -5 derece olduğunu öğrendiğimiz, buzların asıl hüküm sürdüğü yere doğru ilerledikçe soğukla beraber korkumuzda artmıştı sanki. Fakat korkumuz uzun sürmedi verdikleri termal kıyafetler ve eldivenler sayesinde soğuğa karşı kendimizi korumuştuk. İçeri girince; oturduğumuz koltuktan, kolumuzu dayadığımız bar masasına kadar hatta içeceklerimizi yudumladığımız bardağın bile buzdan olması kesinlikle bambaşka bir deneyimdi bizim için. İçerisinin buzdan olduğuna bakma, sıcak karşılanma sayesinde içimizin buzlarını erittiler. Sadece konseptiyle bile bütün dikkati üstüne çekebilen İcebarist’in hikayesi ise en az konsepti kadar ilgi çekici. İcebarist’in içinde bulundurduğu bütün buzlar İsveç’in Torne Nehir’inden özel olarak getiriliyor. Bunun hikayesi ise doğallığında yatıyor. Dünya’daki en temiz su olarak bilinen Torne Nehir’inin suları dondukları zaman kristalize olmuyor bu sayede cam kadar berrak ve dokunulası bir yapıya bürünüyor. Doğallığının ve saflığının kanıtı içerisinde yer almakta, karşında duran buz kütlesinin içinde yosunlara denk gelmek kendini Kuzey Kutbunda bir mağarada hissettirebilir. Daha önce gittiğin mekanları unutturabilir. Çok fazla yabancı kaldığını düşünürsen, İcebarist’in Türk müşterilerine özgü içeceği tanıdığın, bildiğin lezzetle fakat buz kütlesi içinde sana ‘İcerakı’ olarak ikram ediliyor. İçeride durma süren 45 dakika, eğer 45 dakika soğuk havaya dayanamam dersen İcebarist sana sıcak mekan, yapay buz konseptli barını da açıyor. İcebarist’e bir daha gelmek için bir bahaneye ihtiyacın yok, eğer illaki bir bahanen olsun istersen her yıl değişen konseptleri gayet dikkat çekici geçen sene ‘Kuzeyin İzleri’ iken bu sene ‘ İstanbul Motifleri’. Gelecek seneki konsept ise sürpriz, gidip görmeni bekliyor …

Karaköy' De Neler Oluyor ?

Karaköy’ün bohem yapısını bir mekanda toplayan ; Karabatak Cafe Seni senden daha çok düşünen bir cafe ile tanışmaya hazır mısın? Bir cafe düşün ki menüdeki bazı ürünlere öğrenci kimliğini gösteren öğrencilerine gönlünden kopanı ödetiyor, aynı zamanda istediğin an dış dünya ile iletişimini kopararak seni huzura ulaştırıyor. Eğer daha da şımartılmak, bu güzellikleri tarih ve modernlikle buluşturmak istiyorsan Karaköy Karabatak tam sana göre bir mekan. Karaköy' un son on yılda meydana gelen değişiminin en büyük artılarından olan galeri ve sergilere olan yakınlığı ise Karabatağa gelen müşteri kesiminin kalitesini arttırıyor. Yüz yıllık hayatı boyunca tornacılık mesleğine kaplarını açmış olan bu bina, Karabatak açılmadan on sene önce tornacılık mesleğini bırakmıştır. Julius Meinl ofis depo ve eğitim merkezi olarak kullanılmak üzere Beyoğlu ilçesi sınırlarında markanın yüz elli yıllık geçmişi ile örtüşecek bir yer aranıyorken, burası Nassu Dış Ticaret firması tarafından keşfediliyor. Ayrıca Karabatak Cafe' nin sahibi de olan bu şirket, tornacı olarak işletilen bu mekanın , tarihi yapısını bozmandan günümüzün modern şekli ile iki yıldır kapılarını sana açmış bulunmakta. Eskinin bohem yapısı ile birleşen bu cafenin menüsünde öğrencilere de yer açmışlar . Menüsünde barındırdığı Yellow Box işaretini gördüğün her ürüne içinden geçen miktarı ödeme imkanını sağlıyor. Eğer sende bu uygulamadan yararlanmak istiyorsan sabah 09:00 - 12:00 arasında öğrenci kimliğin ile gitmen yeterli olacak. Böylece hem cüzdanına katkı sağlayacaksın hem de midene . Peki böyle güzel bir uygulama nasıl çıktı dersin ? Bu mekan, cafe olmadan önce depo ve eğitim merkezi olarak açıldığı Haziran 2011 tarihinden itibaren, yoldan geçerken gelen ve mekanı cafe zannedip kahve isteyen ziyaretçilerden para alınmaması ve onlarında bunun üzerine içtikleri kahvelere gönlünden kopanı ödedikleri bir sistemmiş. Fakat hukuki zorunluluklardan dolayı bu uygulamayı kullanan insanların sayısı yüzü geçince cafe olarak açılan Karabatağın sembolü haline gelmiş bulunmaktadır. Diğer cafelerden farkını sadece menüsüyle değil sana sunduğu yaşam tarzıyla da ortaya koyuyor. Eğer gürültü kirliliğinden uzaklaşıp, kahve içip, kitabını okumak istiyorsan hemen bir üst kata çıkıyorsun. Merdivenden çıkmanla farklı bir dünyaya adım atmış oluyorsun. Çünkü Karabatağın üst katında telefonla konuşmak yasak! Ayrıca iki arkadaştan fazlasını kabul etmeyen üst kat, sana tamamen huzurlu bir ortam sağlıyor. ‘Karabatağa gidince ne içeceğim?’ diye düşünmeye hiç gerek yok çünkü Julius Meinl kahve markasının konseptine ev sahipliği yapıyor. Tüm özellikleri seni mutlu için tasarlanmış olan Karabatak, Karaköy ile Tophane arasında her gün seni bekliyor.

Bir Kamyon Shot Daha Lütfen!

Bir türlü gelmeyen bahar yüzünden enerjimiz düşük, keyfimiz kaçıktı. Arkadaşlarla takılmak istiyorduk. Fakat aynı şeyleri yapmaktan sıkılmıştık. Üzerimizdeki kasveti kıracak ve bizi daha güçlü ve enerjik hissettirecek bir şeyler gerekiyordu. Bizde bu geceyi farklı kılma adına internette arayış içerisindeyken rastladık ‘İn Shot Bar’a. Konsept tamamen içimizden geçenleri, önümüze seriyordu, hem çok farklı hem çok enerjik hem de fazla güçlüydü. Tam aradığımız yerdi. Hızlıca hazırlanıp çıktık Taksim’e. Ayaklarımız bizden daha fazla gitmek istiyor gibiydi. Hızlı adımlarla vardık mekana. Tamamen güvende hissettiriyor. Giydik reflektör yeleğini, taktık kaskımızı ve söyledik bir tır shotımızı. Artık arkadaşlarımıza bir tır shot içtik desek yalan olmaz. Oyuncak tırın arkasında renkli renkli birbirinden lezzetli shotlarımız geldi. Shotlar tır, kamyon, mala olarak büyükten küçüğe sıralanıyor. İsimleri mekanla uyumlu matkap ve beton şeklinde sıralanıyor. Şaşkınlığımızı gizleyememiş olacağınız ki mekanın sahibi yüzündeki sıcacık gülümsemesiyle yanımıza geldi. Soru yağmuruna tutmadık desek yalan olur tabii.Bu mekanın konsepti neden inşaat? Adı neden in shot ? böyle bir mekan açma fikri aklınıza nerden geldi? İstanbul’da tek misiniz? Gibi sorularla bir anda yüklendik Sancak Bey’e. Bu soruları duymaya alışmış olacak ki hiç beklemeden açıkladı Sancak Bey; eskiden müthaitlik yapan birisinden farklı bir konsept beklenmezmiş zaten, doğruyu söyledi bence de kendi işi ve yaratıcılığı birleşince çıkmış böyle bir konsept ortaya. Yaratıcılıkta sınırı biraz daha zorlamışlar. Mekanın adını; İn Shot Bar diye yazmışlar İnşaat diye okuyorlar. Böyle yaratıcı fikirler ekiplerinden çıkıyormuş. Böyle yaratıcı bir ekip bir araya gelirse tabiî ki de böyle bir mekan ortaya çıkar dedim içimden. İstanbul, Türkiye hatta Dünya’ da da teklermiş. Bunun haklı gururunu sadece dekorasyonda yaşamıyorlar, içecekleri de farklarını ortaya koyuyor. İçecekten konu açılmışken sen hiç organik shot içtin mi? Ben içmemiştim buraya gelene kadar. Shotlar gerçek meyvelerden yapılıyor. Organik olmasının sebebi bu meyve suyu olmaması da çok daha lezzetli olmasını sağlıyor. Alkollü alkolsüz kokteylleri de organik meyvelerden. Mekanı meraktan iyice incelemeye başlayınca duvardaki post-itleri, kürekleri ve adını bilmediğim başka aletleri gördüm. İlgimi post-itler çekti tabi yaklaşıp bakınca müşteri notları olduğunu anladım. Müşteri memnuniyetine önem verdikleri herhallerinden belli. Bu şirin ve farklı mekan konsepti ile adını ezberletmeye hazır görünüyor.