2 Haziran 2013 Pazar

Seksiliğin Öncüsü

Eskiye dönüş hiç bu kadar seksi olmamıştı !
Eskiye dönüşün bu kadar yoğun olduğu zamanlarda sivri burunlu ayakkabıların bu kadar seksi olduğunu kim bilebilirdi ki ? Her kıyafetin altına yakışan, her kombini olduğundan da güzel göstermeye yarayan ayakkabıların gücü, kuvveti, feminenliği de arttı !
Bu ayakkabılar sadece kadınların değil artık erkeklerinde gözdesi. Asil duruşlarıyla kendini her iki cinse de hayran bırakan 'stiletto'ları daha yakından inceleyelim. 

 Düz bir kıyafeti bile biranda sihir yapılmışcasına dikkat çekici bir hale getirebilir..


 Dünyaca ünlü insanların gözdesi Stiletto



Renklerinin güzelliğinden tutun şeffafına kadar her modeliyle dikkat çeken, feminen ayakkabılarla şık ve seksi olmak artık daha kolay!

Rahatlık Ve Şıklık

Son zamanlarda rahatlığına düşkünlüğüyle, salaş tercihleriyle insanları konfora alıştıran moda, artık düşündüğünüzden çok daha rahat. Boyfriend jeansler ise bunun en büyük örneği ister altına spor ayakkabılarını giy çık, ister stiletto ayakkabı veya topukulunu ceket konbinliğiyle birleştir şıklığı yaşa.
  Bu iki kombinide yakından  tanıyalım şimdi...


Bu üç kombinde hem düz ayakkabı ile hemde topuklu ayakkabıyla yapılan kombinler herkesin gözdesi.


 Şıklığından ödün vermeden rahat olmayı da isteyen ünlüler ..






1 Haziran 2013 Cumartesi

Diren Gezi Parkı

1) https://storify.com/Ezgi/diren-gezi-park/edit
2) https://storify.com/Ezgi

Yanlış İnsan

İnsanlar vardır ; unutamadığımız, Her zaman onunla olmak isteriz ama bir türlü olamamışsızdır. Her olamayışta suçlu bizizdir. O hep mükemmel , o hep düzgün . aklı bir karış havada olan , kendisi dışında kimse değer vermeyen hep bizizdir . YALAN ! Aslında sadece onun yaptıklarıdır bunlar belli olmaysın diye üstüme yapıştırdığı damga dışında başka birşey değildir. Bunları hatta daha çoğunu biliriz. Ondan soğumamız için tonlarca neden vardır ama biz yinede soğumayız.Takılıp kalırız bazen bir insana. Kötü yönleri vardır. Başka birisi olsa yaptıklarıyla direkt silip atarız ama onu atamayız diye düşünürüz. bütün arkadaşlarımıza onu savunuruz. herzmaan mantıklı birşey ararız yaptıklarında halbu ki o da insan hatta aklında başında olmayan ve kendisi dışında kimseye değer vermeyen insandır. Bencillik kanına işlemiştir.İnanmıştır sadece kendisinin doğru olduğuna. İçimizde gittikçe yer eder. Küçüldükçe küçülür sonradan anlarız ne olduğunu.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Makyaj

Her sabah uyandığımızda, evden çıkarken, özel bir görüşmemiz varsa hatta artık günlük hayatın içinde rutinleşen ve kadınlar arasında vazgeçilmezi oynayan bir unsurdur hayatımızda makyaj. Her kadına göre değişse de , hangi makyaj ürünün önemi, herkesin değişmezi farklıdır. Kimine göre allık, kimine göre pudra, kimine göre de eyelinerdır. Peki sizce bu kadar içimize alıp, her gün kullandığımız makyaj ürünlerini kim buldu dersiniz? Bence az çok tahmininiz vardır. Çünkü son zamanlarda onun adına ait maskeler, makyaj ürünleri çıktı. Tabiiki de Cleopatra' dan bahsediyorum. Güzellik kraliçesinden. Bulan Cleopatra olmasa da Mısır' da bulunduğu bir gerçek. Kadınlara ve erkeklere yapılan özel makyajları ve özellikle dikkat çeken göz makyajlarıda bunun kanıtı olsa gerek. Mısır' da makyaj o kadar değerliymiş ki, ölen önemli insanları gömdüklerinde, cesedin yanına kavanoz içerisinde makyaj eşyaları konulurmuş.
    Makyaja bu kadar önemi bir aralar bizim çağımızda veriyordu. Abartı makyaj yapmak moda iken bu sıralar her şey doğallığa dönüyor. Kıyafetler, yaşam tarzı ve makyaj stilleri. Bunun önceliğini de Türkiye' de Beren Saat , Berrak Tüzünataç ve Tuba Büyüküstün almaktadır. Az makyajla güzel olmayı ve insanlara doğallığı sevdirmeye başardılar. Özellikle bu akımın başını Beren Saat, Elle Dergisinin başlattığı Nar Taneleri  Projeleri için yaptığı makyajsız çekimiyle kanıtlamış oldu.





30 Nisan 2013 Salı

Soğuk Havalara Ne Kadar Dayanıklısın?

Bu gerçek olamaz diye düşündük başta. Maslak’ ta bu kadar ciddi insanların arasında ve Windowist Tower plazanın altında buzdan yapılmış bir bar olabileceğini düşünmemiştik doğrusu. Mekanın alt katta olması nedeniyle içinden geçtiğimiz plazadaki ciddi insan portresi ise gözlerimize ve beynimize bunun doğru olamayacağını söyler gibiydi. Asansörden indiğimiz anda karşılaştığımız manzara kesinlikle gözlerimizi büyütmüş, yüzümüze şaşırma ifadesini tam anlamıyla oturtmuştu. Karşımızda buz konsepti, tavandan inen yapay sarkıtlar ve inceden inceye yayılan soğuk hava dalgası, doğru yerde olduğumuzu hissettirmişti bize. -5 derece olduğunu öğrendiğimiz, buzların asıl hüküm sürdüğü yere doğru ilerledikçe soğukla beraber korkumuzda artmıştı sanki. Fakat korkumuz uzun sürmedi verdikleri termal kıyafetler ve eldivenler sayesinde soğuğa karşı kendimizi korumuştuk. İçeri girince; oturduğumuz koltuktan, kolumuzu dayadığımız bar masasına kadar hatta içeceklerimizi yudumladığımız bardağın bile buzdan olması kesinlikle bambaşka bir deneyimdi bizim için. İçerisinin buzdan olduğuna bakma, sıcak karşılanma sayesinde içimizin buzlarını erittiler. Sadece konseptiyle bile bütün dikkati üstüne çekebilen İcebarist’in hikayesi ise en az konsepti kadar ilgi çekici. İcebarist’in içinde bulundurduğu bütün buzlar İsveç’in Torne Nehir’inden özel olarak getiriliyor. Bunun hikayesi ise doğallığında yatıyor. Dünya’daki en temiz su olarak bilinen Torne Nehir’inin suları dondukları zaman kristalize olmuyor bu sayede cam kadar berrak ve dokunulası bir yapıya bürünüyor. Doğallığının ve saflığının kanıtı içerisinde yer almakta, karşında duran buz kütlesinin içinde yosunlara denk gelmek kendini Kuzey Kutbunda bir mağarada hissettirebilir. Daha önce gittiğin mekanları unutturabilir. Çok fazla yabancı kaldığını düşünürsen, İcebarist’in Türk müşterilerine özgü içeceği tanıdığın, bildiğin lezzetle fakat buz kütlesi içinde sana ‘İcerakı’ olarak ikram ediliyor. İçeride durma süren 45 dakika, eğer 45 dakika soğuk havaya dayanamam dersen İcebarist sana sıcak mekan, yapay buz konseptli barını da açıyor. İcebarist’e bir daha gelmek için bir bahaneye ihtiyacın yok, eğer illaki bir bahanen olsun istersen her yıl değişen konseptleri gayet dikkat çekici geçen sene ‘Kuzeyin İzleri’ iken bu sene ‘ İstanbul Motifleri’. Gelecek seneki konsept ise sürpriz, gidip görmeni bekliyor …

Karaköy' De Neler Oluyor ?

Karaköy’ün bohem yapısını bir mekanda toplayan ; Karabatak Cafe Seni senden daha çok düşünen bir cafe ile tanışmaya hazır mısın? Bir cafe düşün ki menüdeki bazı ürünlere öğrenci kimliğini gösteren öğrencilerine gönlünden kopanı ödetiyor, aynı zamanda istediğin an dış dünya ile iletişimini kopararak seni huzura ulaştırıyor. Eğer daha da şımartılmak, bu güzellikleri tarih ve modernlikle buluşturmak istiyorsan Karaköy Karabatak tam sana göre bir mekan. Karaköy' un son on yılda meydana gelen değişiminin en büyük artılarından olan galeri ve sergilere olan yakınlığı ise Karabatağa gelen müşteri kesiminin kalitesini arttırıyor. Yüz yıllık hayatı boyunca tornacılık mesleğine kaplarını açmış olan bu bina, Karabatak açılmadan on sene önce tornacılık mesleğini bırakmıştır. Julius Meinl ofis depo ve eğitim merkezi olarak kullanılmak üzere Beyoğlu ilçesi sınırlarında markanın yüz elli yıllık geçmişi ile örtüşecek bir yer aranıyorken, burası Nassu Dış Ticaret firması tarafından keşfediliyor. Ayrıca Karabatak Cafe' nin sahibi de olan bu şirket, tornacı olarak işletilen bu mekanın , tarihi yapısını bozmandan günümüzün modern şekli ile iki yıldır kapılarını sana açmış bulunmakta. Eskinin bohem yapısı ile birleşen bu cafenin menüsünde öğrencilere de yer açmışlar . Menüsünde barındırdığı Yellow Box işaretini gördüğün her ürüne içinden geçen miktarı ödeme imkanını sağlıyor. Eğer sende bu uygulamadan yararlanmak istiyorsan sabah 09:00 - 12:00 arasında öğrenci kimliğin ile gitmen yeterli olacak. Böylece hem cüzdanına katkı sağlayacaksın hem de midene . Peki böyle güzel bir uygulama nasıl çıktı dersin ? Bu mekan, cafe olmadan önce depo ve eğitim merkezi olarak açıldığı Haziran 2011 tarihinden itibaren, yoldan geçerken gelen ve mekanı cafe zannedip kahve isteyen ziyaretçilerden para alınmaması ve onlarında bunun üzerine içtikleri kahvelere gönlünden kopanı ödedikleri bir sistemmiş. Fakat hukuki zorunluluklardan dolayı bu uygulamayı kullanan insanların sayısı yüzü geçince cafe olarak açılan Karabatağın sembolü haline gelmiş bulunmaktadır. Diğer cafelerden farkını sadece menüsüyle değil sana sunduğu yaşam tarzıyla da ortaya koyuyor. Eğer gürültü kirliliğinden uzaklaşıp, kahve içip, kitabını okumak istiyorsan hemen bir üst kata çıkıyorsun. Merdivenden çıkmanla farklı bir dünyaya adım atmış oluyorsun. Çünkü Karabatağın üst katında telefonla konuşmak yasak! Ayrıca iki arkadaştan fazlasını kabul etmeyen üst kat, sana tamamen huzurlu bir ortam sağlıyor. ‘Karabatağa gidince ne içeceğim?’ diye düşünmeye hiç gerek yok çünkü Julius Meinl kahve markasının konseptine ev sahipliği yapıyor. Tüm özellikleri seni mutlu için tasarlanmış olan Karabatak, Karaköy ile Tophane arasında her gün seni bekliyor.